29 Nisan 2014 Salı

HAFTANIN FİLMİ - RAIN MAN


1988 yılında çekilen film, Los Angeles'ta hayat süren bencil ve fırlama şehir çocuğu Charlie ve otizm hastası Raymond'un hem komik hem dramatik olan hikayesini anlatıyor. Önem vermediği babasının ölümünden sonra 3 milyon dolarlık mirastan faydalanabileceğini düşünen Charlie, babasının ona sadece 49 model bir Buick bıraktığını öğrenince oldukça sarsılır. Oysa babası, servetin tamamını, daha önce Charlie'nin haberi olmadığı ağabeyi Raymond'a bırakmıştır. Raymond, klinikte kalan, bakıma muhtaç, otistik bir dahidir. Charlie'nin mirastan vazgeçmek gibi bir niyeti yoktur. Bu yüzden Charlie, Raymond'u kaldığı klinikten kaçırır ve ikili yollara düşer...
 Filmin başrollerinde Dustin Hoffman(Raymond) ve Tom Cruise(Charlie)'u görüyoruz. İki oyuncu da kendilerinden beklendiği gibi muhteşem bir performans ortaya koymuş. Ama burada Dustin Hoffman'a ayrı bir parantez açmak gerekir. Hoffman rolünün gerektirdiği moda girmek için epey zaman harcamıştır. Gerçek hayatında bu karakteri benimsemiştir. Zaten Hoffman oynadığı bu rolle Oscar'a layık görülmüştür.
 Dustin Hoffman'ın en iyi erkek oyuncu ödülünü alması dışında 3 Oscar heykelciğine de layık görülmüştür film. Rain Man filmi, en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi özgün senaryo ödüllerinin de sahibi olmuştur.
 Trajikomik bir film olan Rain Man filminin adı "Raymond" isminin biraz farklı telaffuz edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Filmin önemli özelliklerinden biri önceden söylediğim gibi hem ağlatan hem güldüren bir film olmasıdır. Belki de bu yüzdendir film beklenenden fazla ilgi gördü. Yönetmen Barry Levinson'un söylediğine göre film özel içeriği ile insanların ilgisini çekmiş ve cazibesiyle etkilemişti.
 Benim için oldukça özel bir yeri olan Rain Man, Hans Zimmer'ın olağanüstü besteleriyle de efsaneleşmiş bir film. Bu filmle ilgili tek pişmanlığım filmi oldukça geç izlemiş olmam. Filme benden tam puan. Benim size tavsiyem henüz filmi izlemediyseniz bu yazıyı okuduktan hemen sonra izlemenizdir. 

25 Şubat 2014 Salı

FIKRA ÖRNEKLERİ

Doğulu ve batılı olmak
İstanbul aydınında öteden beri bir Avrupai adam olmak özlemi var­dır. Batılılar gibi "prensip sahibi", metodlu, işlerini rasyonel "akit" bir dü­zene koymuş, her gün saat kaçta ne yapacağını ve ne düşüneceğini bilir, randevularına dakikası dakikasına sadık, ziyaretlerini ihmal etmeyen, mektuplara zamanında cevap veren ve vazife hayatı saat gibi işleyen adam olmak, belki tanzimattan beri bazı İstanbul aydınlarının ideali hâlinde yaşamıştır. Kılığı, kıyafeti, hayat üslûbu, tavrı, edası ve insanlar­la münasebeti bakımından bu medenî adam tipini gerçekleştirmiş Osman­lı aydınlarına rastlamadım değil. Bu insanlara "çelebi adam", "efendi adam", "dest un Monsieur" dendiği de olurdu. Kısacası İstanbul aydını mükemmelce bir adamın vasıflarını Batılı adamda, Avrupai adamda an-yordu.
Son günlerde Batılı adam olarak hasreti bazı yazarlarımızda da tepmiş. Fakat onların Batılı adam tipi mükemmel adam hayalini değil, maddi adam, dinsiz adam, hattâ solcu adam tipini canlandırıyor.
Batıda Doğulu adam tipine çok rastlanıyor. Birçok Avrupalı ve Ame­rikalı sanki bir Asya memleketinde doğup büyümüş gibi bize yakındırlar. İtalyan tarihçisi ve düşünürü Gugliyelmo Ferrero'nun "Geçmişle Gelecek Arasında" adlı kitabında izah ettiği gibi "Bugünkü Avrupa ve Amerika'nın Asyacılığını tarif etmek zordur. Büyük Hint şairi Tagore bunu anlamamı­şa benziyor. O. büyük bir ısrarla, ruhçuluğu, iç hayat derinliğini. Doğu­nun manevi yükselme özleyişini. Batının maddeciliği ile aceleciliği ile doymak bilmez kazanç hırsı ile sonsuz çalışma hummasıyla karşılaştırı­yor. Fakat dikkat etmiyor ki, Doğu ile Batı arasında gördüğü çatışma. Ba­tının kendi içinde de vardır. Doğu ve Batı gibi, kendi kendisiyle mücadele halinde iki Avrupa ve İki Amerika vardır. Her Avrupalı ve her Amerikalı, ne kadar aydın olursa olsun, aynı zamanda hem Batılı hem de Doğulu­dur."
Maeterlinnck'in meşhur sözüne göre, her insanın beyninde bir "Doğu köşesi", bir de "Batı köşesi" bulunmaktadır. Hiçbir memleket veya insan için yüzde yüz Batılı olmak imkânı yoktur. Yalnız beynimizin bir köşesiyle Doğuya, bir köşesiyle de Batıya bağlı değil, coğrafyamızın bir tarafıyla Doğuya, öte tarafıyla de Batıya mensubuz. Tek taraflı bir bağlanış bizi ruhî, tarihî, coğrafî ve millî bütünümüzden mahrum eder, yarım ya­malak, sakat, hayatiyetten mahrum bir varlık hâline sokar.                                                                                                                                                                                                                                Peyami SAFA   


 ZELZELE
Zelzele, dün gece, İstanbul'u uykusunun en derin yerinde oy­nattı. Garip şey! Haftalardan beri komşu toprakları sarsan ve şimdi gizli adımlarla bize yaklaşır gibi olan bu âfetin, faaliyete geçmek için insan gafletini kollayışta gösterdiği şeytani dikkate bakılırsa, bunun, cana kastetmiş bir müthiş zekânın işi olduğu­na hükmetmek lâzım geliyor.
Öyle ya! Muharebelerde düşmanı, dalgın karargâhları topa tutmak ve hırsızın soyacağı evin duvarına tırmanmak İçin intihap ettiği (seçtiği) saat, hemen daima zelzelenin de harekete geç­mek için beklediği saattir: gecenin ilerlemiş bir saati!
Gerek düşman, gerek hırsız, gerek zelzele, gafil İnsanın so­yunup entarisini giymesini ve atağa uzanıp, rahat horlama­sını gözlerler.
Anlaşılan, ikide bir toprağın temellerini sarsan gizli ve kor­kunç kollar, gecenin karanlıkları içinde, insanları, don ve göm­lekle, yalınayak, başıkabak, sokaklara perişan dökülmüş gör­mekten zevk alan tuhaflık merakında bir zalim kuvvetin hesa­bına, yeraltı âleminde, şu garip faciaları hazırlayıp duruyor!
                                                                                           Ahmet HAŞİM



ALINTIDIR...

19 Şubat 2014 Çarşamba

Counter Strike 1.6 Destroy CFG

http://s3.dosya.tc/server18/kmXn4k/destroy-cfg-dll-aim-sxe.zip.html 

Kullanım: Zip'ten çıkan cfg ve dll dosyalarını cstrike klasörüne atın. Daha sonra oyunu açın ve konsola "exec destroy.cfg" yazın. İyi oyunlar...

FIKRA NEDİR, NASIL YAZILIR?

  Bir yazarın herhangi bir konu hakkındaki kişisel görüş, anlayış ve düşüncelerini kanıtlama gereği duymadan hoş bir üslupla yazdığı, kısa fikir yazılarına “fıkra” denir.
Fıkranın özellikleri şunlardır:
  • Köşe yazısı olan fıkralarda yazar, gündelik olayları özel bir görüşle, güzel bir üslupla, hiç kanıtlama gereği duymadan her gün kaleme alır.
  • Düşünceleri hiçbir kalıba bağlı kalmadan serbestçe ortaya koyar.
  • Ele aldığı konu üzerinde bir kamuoyu oluşturmayı amaçlar.
  • Gazetelerin bazı sayfalarında, belli köşelerde, genel bir başlıkla, çoğunlukla da her gün yazılan fıkralarda konu kısaca incelenir, ancak mutlaka bir sonuca varılır.
  • Daha çok iğneleyici, alaycı bir dille, bazen eleştiri bazen de sohbet tarzında yazılır.
  • Fıkralarda okuyucuyla sohbet ediliyormuş havası hâkimdir. Anlatım senli benlidir.
  • Cümleler kısa ve anlaşılır niteliktedir.
  • Konular günceldir ve anlatılanların kalıcılık niteliği yoktur.
  • Olaylar kişisel bir bakış açısıyla işlenir.
  • Kısa, etkili ve dokunaklı bir sonuca varılır. Amaç, okuyucuyu etkilemektir.
  • Düşünceler tekrarlanmaz. Bu yüzden fıkralar öz ve yoğun bir anlatıma sahiptir.
  • Amaç, okuyucuya bazı günlük sorunları tanıtmak, bu sorunlar hakkında düşünceleri, derinliğe inmeden kanıtlamaya kalkmadan söylemektir.

ALINTIDIR...

24 Kasım 2013 Pazar

HAFTANIN FİLMİ - LEON

  Mathilda, New York'ta yaşayan 12 yaşında küçük bir kızdır. Ailesini sevmeyen Mathilda'nın en değerli varlığı küçük kardeşidir. Mathilda'nın babası uyuşturucu işine bulaşmıştır. Mathilda alışverişte iken tüm ailesi bir polis baskını sırasında öldürülür. Fakat Mathilda'nın üzüldüğü tek şey küçük kardeşini kaybetmesidir. Olaydan kılpayı kurtulan Mathilda, profesyonel bir tetikçi olan Leon'un dairesine sığınır. Siyah beyaz bir filme benzeyen Leon'un hayatı işte o gün renklenir. Mathilda, Leon'un tetikçi olduğunu öğrenince ondan intikamını almasını ister. Leon'un kendisine bildiklerini öğretmesine ikna eder. O günden itibaren Leon eski Leon olmayacaktır.
  Jean Reno(Leon) ve Gary Oldman(Stansfield) filmin en başarılı isimlerinden. Natalie Portman(Mathilda) ise ilk deneyimi olmasına rağmen iyi iş çıkarmış. Hatta Gary Oldman bu rol için biçilmiş bir kaftan adeta. Bu role başka kimse bu kadar yakışabilir miydi bilmiyorum.
  Harika senaryosu ve oyunculuklarıyla zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Kesinlikle herkesin izlemesi gereken bir film... Filmin sonunda yeterince hüzünlenmemişiz gibi birde üzerine Sting'in "Shape of My Heart" parçası çalınca gözyaşlarınıza hakim olamıyorsunuz. Leon, Mathilda'ya nasıl hayatta kalınacağını, Mathilda ise Leon'a sevmeyi ve okumayı öğretti.